Yaprak Yay Nedir? Nerelerde Kullanılır?

Yaprak yaylar, diğer yay elemanları gibi üzerine gelen yüklerin oluşturduğu enerjiyi absorbe edip, daha sonra geri verme prensibine dayanan süspansiyon elemanlarıdır. Yaprak yaylar parabolik olarak üretilen levhaların birleştirilmesiyle üretilen bir makine elemanıdır. Levhaların birleştirilmesi merkezinde bulunan bir cıvata yardımıyla sağlanır. Kelepçeler ve kullanılan diğer bağlantı elemanları ile de daha sağlam bir yapıya kavuşturulur.




Yaprak yaylar ihtiyaca göre farklı şekillerde üretilse de, en yaygın olarak bilinen ve kullanılan çeşidi parabolik yaprak yaylardır. Birçok ağır vasıta araç, iş makinesi ve bazı binek araçlarda da kullanılmaktadır. Ayrıca araç yüksekliği önemli olan bazı arazi araçlarında da  tercih sebebidir. Diğer süspansiyon sistemlerine nazaran yüksek yüklere daha iyi dayanmaktadır. Fakat bu durum konfor açısından dezavantaj oluşturmaktadır.




Yaprak yayların her iki kenarı montaj yapılmak üzere kıvrılmış şekilde dizayn edilir. Kıvrılmış yapının oluşturduğu gözler ile de araca monte edilir. Her iki tarafından yüke maruz kalan yaprak yay, enerjiyi sönümleme sırasında daha doğrusal bir yapıda bulunur. Yük durumu ortadan kalktığında ise aynı şeklini yeniden alır.


Yaprak Yaylar Nerelerde Kullanılır?


Binek araçlarda


Yaprak yalar süspansiyon sistemlerindeki gelişmelerden önce binek araçlarda daha sık kullanılmaktaydı. Fakat yaprak yayların otobüslerde ve kişisel araçlarda kullanılması konforu düşürdüğü için bu araçlarda daha yumuşak ve konfor sağlayan sistemler tercih edilmektedir. Yaprak yaylar ise daha çok amaca yönelik olan SUV ve arazi aracı modellerinde kullanılmaktadır. 


Ağır vasıta araçlarda


Yaprak yayların belki de en çok kullanılan alanı ağır vasıta araçlarıdır. Yüksek yüklere dayanabilen yaprak yaylar, hemen deforme olmamakta, böylece kamyon, tır vb. araçlarda uzun süreli ve verimli bir kullanım sağlamaktadır. Daha hedefe yönelik pikap tarzındaki araçlarda ise arka tekerleklerde kullanılmaktadır. Bu yolla sadece yükün olduğu arka kısım daha sert bir süspansiyona sahip olur. 




Yük Trenlerinde


Yaprak yayların kullanıldığı araçlardan biri de trenlerdir. Daha ekonomik olduğu için ve daha büyük yükler taşınabildiği için trenler yük taşımada oldukça yaygın olarak kullanılır. Bu büyük yükler için de süspansiyon elemanı olarak yaprak yaylar seçilir. Vagon tasarımı ve vagonlardaki yük durumuna göre yaprak yay sayısı ve yük dayanımı seçilir.

Römorklarda


Römorklar, bilindiği gibi traktörler ve bazı araçlar ile çekilen yük taşıma araçlarıdır. Bu araçlarda yüksek yüklere maruz kaldığı için yaprak yaylar tercih edilir. Böylelikle büyük yüklerin oluşturduğu deformasyon bir nebze azaltılabilir.

Share:

İnternette Doğru Bilgiye Ulaşmak

Doğru bilgiye hızlı ve sorunsuz şekilde ulaşmak herkesin istediği bir durumdur. Geçmişte yazılı nüshalar ve ansiklopedilerle sağlanan bilgiler artık internet sayesinde ufak ve hızlı bir araştırmayla elde edebiliyoruz. Aramak istediğimiz bilgi hakkındaki anahtar kelimelerle saniyeler içerisinde milyonlarca bilgi kaynağına ulaşabiliyoruz. Peki ulaştığımız bu bilgi kaynakları ne kadar güvenilebilir?



İnternet, bir konu hakkındaki düşüncelerini ve öngörülerini herkesin kolaylıkla yazabileceği ve paylaşabileceği bir platform haline geldi. Sosyal paylaşım sitelerinden tutun da kişisel web sitelerine kadar herkes internet kullanımında belirli bir noktaya geldi. Bu noktada, doğru bilgiye ulaşmak da bu kadar kaynak arasında daha zor hale geldi. İnternet üzerindeki yığınla bilgi, ilgi çekici olması amacıyla doğruluktan uzak veya  ticari amaç için yazılmış metin kümeleri haline geldi. Peki internette doğru bilgiye nasıl ulaşabiliriz?




İnternet üzerinde doğru bilgiye ulaşmanın bazı yöntemleri var. Bu yöntemler genellikle kontrol mekanizmaları olan ve teyit edilmiş mecralardan oluşmaktadır. Profesyonel olarak çalışan resmi kurumlar, üniversite tarafından yayınlanmış ders notları ve makaleler, uluslar arası mecralarda yayınlanan akademik makaleler bunlardan bazıları.


Resmi kurumların Yayınları ile Doğru Bilgiye ulaşmak


Resmi kurumlar, özellikle devlet veya uluslar arası kuruluşlar tarafından onaylanmış kurumlar, internette doğru bilgiye ulaşmak için iyi bir kaynak. Kendi özelinde profesyonelleşmiş bu kurumlar, yaptıkları kamu yararına veya resmi araştırmalar ile doğru bilgiye ulaşmak isteyenlere iyi olanaklar sağlamaktadır. Resmi kurumların bazı bilgilere erişiminin olması ve bu bilgileri kullanarak özgün araştırmalar yapması da resmi kurumlardan ihtiyaca yönelik doğru ve güvenilir bilgi sağlanmasını kolaylaştırıyor.


Akademik Yayınlar ile Doğru Bilgiye Ulaşmak


Üniversiteler de yetkili ve bir konuda uzmanlaşmış olan akademik personelleri sayesinde bir çok alanda kaliteli ve doğru yayınlar çıkarmaktadır. Bu yayınlar üniversite personeli tarafından yayınlanan ders notları olabildiği gibi belirli bir kontrolden ve düzenden geçirilen akademik makalelerde olabiliyor. Bu yayınlar doğruya en yakın bilgi kaynaklarından biridir. Bu yüzden araştırmalarınız ve ödevlerinizde üniversite yayınlarını ve akademik makaleleri rahatlıkla kullanabilirsiniz.



Güncel Yayınlar ile Doğru Bilgiye Ulaşmak


İnternette bir konu hakkında araştırma yaptığımızda, kaynakların eski tarihlerde yayınlandığının farkına varmışsınızdır. Bu tür yayınları kullanırken belirtilen bilgilerin hala geçerliliğini koruduğunu teyit etmemiz gerekebilir. Bu yüzden, kullanacağımız bilgiler , belirli konularda özelleşmiş forumlar ve siteler tarafından önerilen ve güncel olan yayınlar olmalı. Örneğin herhangi bir sınav hakkında bilgi sahibi olmak istiyor isek o sınav ile ilgili yayınlanmış güncel bilgileri takip etmeli ve resmi dökümanlara ulaşmalıyız.


Sonuç olarak, internette doğru bilgiye ulaşmak bazı yöntemler ile kolayca yapılabilir. Resmi kurumları kullanmak, uluslar arası makaleleri ve akademik yayınları takip etmek bunlardan bazılarıdır. Güncel bilgiler de doğru bilgiye ulaşmada önemli rol oynamaktadır. Bu yüzen internette gördüğümüz her bilgiye doğru gözüyle bakmamalı, ulaştığımız bilgileri teyit etmeliyiz.
Share:

Gerilme Yığılması ve Gerilme Yığılması Faktörü

Gerilme yığılması, malzemelerde meydana gelen gerilmelerin bazı noktalarda yoğunlaşması ve toplanmasıdır. Bu durum genellikle kesit alanının bir anda azalması, malzemedeki delikler ve geometrideki anormalliklerden meydana gelir. Ayrıca kullanılmakta olan malzemede meydana gelen çatlaklar ve aşınmadan dolayı oluşan malzeme kayıpları da gerilme yığılmalarına neden olabilir. Gerilme yığılması faktörü de yukarıda belirtilen durumların meydana gelmesi durumunda hesaplanan bir değerdir. Bu değer, maksimum gerilme dayanımının doğru olarak hesaplanmasını sağlamaktadır.





Gerilme yığılması faktörü malzeme dayanımının belirlenmesi için önemli bir faktördür. Bu faktör kullanılmadan yapılan hesaplamalar, tasarlanan malzeme veya alet için belirlenen maksimum kuvvet değerlerinin hatalı olarak belirlenmesine sebep olur. Bu durum özellikle daha karmaşık geometrisi olan malzemeler için geçerlidir. Fakat tüm malzemeler için gerilme yığılması göz ardı edilmemeli ve önleyici tedbirler alınmalıdır.



Gerilme yığılma faktörünün hesaplanmasında malzemenin kimyasal bileşimin önemi yoktur. Önemli olan malzemenin geometrisidir. Bu yüzden malzemenin geometrisine ve varsa deliğinin konumuna göre genelleştirilmiş tablolar hazırlanmıştır. Bu tablolardan yararlanılarak malzemenin maksimum gerilme hesaplarında, gerilme yığılması faktörü kullanılabilir.






Gerilme yığılması gevrek malzemeler için daha tehlikelidir. Çünkü gerilmenin büyük olduğu bölgede çatlaklara neden olabilir. Bu çatlaklar tekrarlayan gerilme durumlarından dolayı büyümeye ve malzemenin kullanılamaz hale gelmesine neden olabilir. Sünek malzemeler daha tok olmaları ve gevrek olmamalarından dolayı ani kırılmalara neden olmaz. Fakat sünek malzemeler için de tekrarlayan gerilme durumlarından dolayı gerilme yığılmasına dikkat edilmesi gerekmektedir.

Malzemelerin gevrek ve sünek davranışları için ilgili yazımıza bakabilirsiniz.

Gerilme Yığılmasını Engelleme Yöntemleri


1. Keskin kenar ve köşelerin giderilmesi


Gerilme yığılmalarının kesit alanının azaldığı noktalarda meydana geldiğini belirtmiştik. Eğer bu değişim ani olarak yapılırsa keskin köşe ve kenarlarda çatlamalara ve kırılmalara neden olabilir. Bu yüzden bu geçiş noktalarının daha kademeli veya radyuslu olarak sağlanması gerekmektedir. Böylece bir nebze olsun gerilme yığılmalarının oluşturduğu büyük gerilmeler engellenebilecektir.




2.Küçük deliklerin kullanılması


Eğer malzeme geometrisinde büyük çapta deliklerin kullanılması gerekiyorsa, bu deliklerin yakınına malzemenin işlevini bozmayacak şekilde küçük çapta deliklerin eklenmesi meydana gelebilecek yüksek gerilme yığılmalarının daha homojen olarak dağılmasını sağlar. Böylece malzemede gerilme yığılmalarının bir nebze önüne geçilir.




3.Uygun malzeme kullanımı


Gerilme yığılmaları için daha uygun malzeme kullanımı, gerilme yığılmasını azaltmasa da malzemenin daha uzun süreler kullanılmasını sağlayabilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi sünek malzemelerin kullanılması ani kırılma ve çatlakları bir nebze önleyebilir. Kırılmadan önce gevşeme uzama gibi işaretler vermesi mekanizmada büyük sorunlar meydana gelmeden müdahale edilmesini sağlayabilir. Fakat istenilen geometrinin daha sert ve gevrek olması isteniyorsa diğer yöntemlere başvurulmalı ve tasarım kriterleri belirlenmelidir.



Share:

Bölüm Dairesi Çapı Nedir?

Bölüm dairesi çapı dişli terminolojisinde kullanılan terimlerden biridir. Dişli çiftinin birbiri ile temas ettiği nokta bölüm dairesi çapı üzerindedir. Bu nokta dişliler arasında kuvvet ve moment aktarımının olduğu noktadır. Bölüm dairesi çapı, dişli modülünün diş sayısı ile çarpılması ile elde edilir. Genellikle 'do' olarak gösterilmektedir.

do=m x z

do= Bölüm dairesi çapı (mm)
m =  Dişli modülü
z  = Diş sayısı 

Bölüm dairesi dişli hesaplamalarında kullanılan önemli bir değerdir. Dişliler miller ile konumlandırılırken bölüm dairesi çapından yararlanılır. Birbiri ile çalışan bir dişli çifti arasındaki mesafe dişlilerin bölüm dairesi çaplarının toplamının yarısı olarak hesaplanır.

Dişli merkezleri arasındaki mesafe= (do1+do2)/2





Örnek;

Birbiri ile uyumlu çalışan bir dişli için modül=5
Birinci dişlinin diş sayısı= 20
İkinci dişlinin diş sayısı= 10 olsun,

Birinci dişlinin bölüm dairesi çapı (do1) = 20 x 5= 100 mm,
İkinci dişlinin bölüm dairesi çapı (do2) = 10 x 5= 50 mm,
Dişli merkezleri arası mesafe = (100 + 50) / 2 = 75 mm   olarak bulunur.



Dişlilerin imalatı her ne kadar hassas olarak yapılsa da bazı durumlarda miller arasındaki mesafe tam olarak sağlanamayabilir. Böyle durumlarda dişlilerin uyumlu çalışabilmeleri için profil kaydırma işlemi yapılır. Profil kaydırma işleminden sonra bölüm dairesi çapı değişir. Bu değer profil kaydırma hesapları ile hesaplanır.
Share:

Kaynak Kalitesini Etkileyen Faktörler

Kaynak, birleştirilmek istenen iki veya daha fazla parçanın sıcaklık veya basınç uygulanarak birleştirilmesini sağlayan yöntemdir. Kaliteli kaynak ise, uygulama yapılan malzeme veya sistemin uzun süreler kullanılmasını sağlar. Kaynağın kalitesini etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlardan bazıları malzeme ve elektrod seçimi ile alakalı olabiliyorken, bazıları ise işçiliğe ve kaynaktan sonra yapılan ısıl işlemler ile alakalıdır. Bu yazımızda bu faktörlerden bahsetmeye çalışacağız.




İşçiliğin Kaynak Kalitesine Etkisi


Kaynak kalitesine etki eden faktörlerin en önemlilerinden biri işçiliktir. Kaynak, kaynak ustası tarafından ne kadar doğru şekilde yapılırsa kaynağın kalitesi ve mukavemeti o kadar artacaktır. Kaynak yapacak elemanın, kaynak konusunda deneyimi ve eğitimi olması gerekmektedir. Her ne kadar kaynak çeşidi ve yöntemi doğru uygulansa da işçiliğin kötü olması kaynak dolgusunda boşluklara ve dengesizliklere yol açacaktır.



İşçilik, teorik hesaplamalarda bile oldukça önemli bir değerdir. Bu yüzden kaynak hesaplamaları yapılırken kaynak kalitesi faktörü dahil edilir. İyi işçilik için 1, orta sınıf işçilik için 0,8 ve zayıf işçilik için 0,5 alınır. Yani düşük sınıf işçilikle yapılan bir kaynak işinde iki kata kadar dayanım kayıpları yaşanabilmektedir.



Kaynak Çeşidinin Kaynak Kalitesine Etkisi


Kaynak kalitesini etkileyen bir diğer faktör kaynak çeşididir. Kaynak yapılacak malzemeye ve ortama göre en uygun kaynak tipi seçilmelidir. Her kaynak çeşidinin kendine göre avantajları ve dezavantajları vardır. Bu yüzden yapılacak kaynak tipi, şartlar değerlendirilerek seçilir ve yetkili eleman kaynağı özenli bir şekilde yapar.



Örnek vermek gerekirse, gazaltı kaynağı kaynağı ortam şartlarından korumak için iyi bir yöntemdir. Bu yöntemde kaynak yapılırken verilen gaz karışımı kaynağın havayla temasını engeller. Fakat cüruf oluşmadığı için soğuma hızının yüksek olması çatlama ihtimalini arttırır. Ayrıca hava akımının olduğu açık alanlarda kullanılması, kullanılan koruyucu gazın dağılmasına sebep olur. Kaynak yapılacak malzemenin özellikleri de kaynak tipinin seçilmesinde önemlidir. Kaynak tipinin belirlenmesinde bu faktör de göz önünde bulundurulmalıdır. Malzemenin alev alabilecek bileşen içermesi veya yapılacak kaynak malzemesi ile uyumlu olmaması kaynak yapılmasını engeller veya düşük kaynak kalitesine neden olur.

Kaynak çeşitleri için daha fazla bilgiye ilgili yazımızdan ulaşabilirsiniz.






Gerilme Giderme Tavlamasının Kaynak Kalitesine Etkisi


Kaynak yapıldıktan sonra gerilme giderme tavlaması uygulaması da kaynak kalitesine etki eden faktörlerdendir. Kaynak yapıldıktan sonra soğuma sırasında kaynakta oluşan gerilmeler ve çabuk soğumadan dolayı oluşan sert yapı tavlama yapılarak giderilmesi gerekir. Tavlama yapılarak bu gerilmeler daha homojen bir yapı haline getirilir ve kaynak mukavemeti artar. Çünkü sert malzemeler gevrek davranış gösterir ve ani darbelerde ve yük durumlarında kırılmalar ve çatlamalara neden olur. Bu da oluşabilecek hasarların öngörülmesini zorlaştırır.

Malzemelerin yük altındaki davranışları için süneklik, gevreklik ve tokluk yazımıza bakabilirsiniz.





Sonuç olarak, işçilik, kullanılacak kaynak tipi ve kaynaktan sonra yapılan gerilme giderme tavlaması kaynak kalitesini etkileyen önemli faktörlerdendir. Bu yüzden kaynak yapmadan önce ve kaynak sırasında bu faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Kaliteli kaynak kullanılan malzemelerin mukavemet değerlerinden tam olarak faydalanmasını sağlayacak ve emniyetli bir tasarım ortaya çıkarılmış olacaktır.
Share:

Açık ve Kapalı Sistemler

Açık ve kapalı sistemler genellikle Termodinamikte ve enerji sistemi çözümlemelerinde kullanılan, kontrol kütlesi ve kontrol hacmi olarak da bilinen sistemlerdir. Bir sistemin çözümlenebilmesi veya üzerinde düşünebilmesi amacıyla sistemin koşullarına ve sınırlarına göre sınıflandırılması gerekir. Bu sistemler açık sistemler ve kapalı sistemler olarak sınıflandırılır.





Açık ve kapalı sistemleri açıklamadan önce sınır kavramının da bilinmesi gerekir. Sınır, kalınlığı olmayan, sistemin sınırını belirleyen hacimdir . Herhangi bir kapalı kutuda sınır, kutunun iç yüzeyi olarak tarif edilebilir. Fakat piston silindir gibi sistemlerde sınır değişebilir. Çünkü piston silindir mekanizmasında genleşen hacim pistonun hareket etmesine neden olur.



Kapalı sistemler, bir diğer ismiyle kontrol kütlesi, sistemin sınırları içerisinde kütle alışverişinin olmadığı sistemlerdir. Bu sistemlerde sistemin hacmi, piston silindir gibi mekanizmalar sebebiyle değişebilir. Ayrıca dışarıdan ısıtma veye sistem üzerine iş yapılmasıyla da sistemde enerji giriş çıkışları olabilir. Fakat kütle değişmez. Örneğin, canlılardaki dolaşım sistemi kapalı sisteme örnek verilebilir. Kan damarlarda dolaşmaktadır. Sınır olarak da kan damarlarının iç yüzeylerini alabiliriz. Basit olarak düşünürsek, kan alışverişi olmadıkça kan kütlesinde değişiklik olmaz. Fakat herhangi bir aktivite veya spor esnasında kan dolaşımı hızlanmaktadır ve damarlar bir miktar daralmaktadır.  Görüldüğü gibi hacimde bir küçülme meydana gelmiştir. Fakat kan kütlesinde bir değişim olmamıştır. Bu tür sistemler kontrol kütlesi olarak değerlendirilmektedir.



Açık sistemler ise hacmin değişmediği sistemlerdir. Kontrol hacmi olarak da adlandırılır. Üzerinde çalışılan sistemi çevreleyen sistem olarak söyleyebiliriz. Açık sistemlerde kütle ve ısı giriş çıkışı vardır. Örnek olarak ısı değiştiricilerini verebiliriz.


Isı değiştiricileri kullanılacak akışkanın sıcaklığını artırmak veya azaltmak için kullanılan sistemlerdir. Kullanılacak akışkan, ısı değiştiricinin bir noktasından girer ve diğer noktasından çıkar. Isıtma veya soğutma işlemini yapacak olan akışkan ise birinci akışkan ile aynı yönlü veya karşıt yönde girer ve diğer noktadan çıkar. Birbiri ile ısı alışverişi sağlanır ve akışkan ısıtılır veya soğutulur. Yani görüldüğü gibi sisteme kütle giriş ve çıkışı vardır. Fakat kontrol olarak seçilen ısı değiştiricisinde hacim değişmemiştir. Bu yüzden açık sisteme göre değerlendirmeler ve hesaplamalar yapılır.




Bir diğer sistem çeşidi de izole sistemlerdir. İzole sistemde ise kütle geçişi de ısı geçişi de yoktur. İzole sisteme yalıtımı yapılmış, enerji alışverişi olmayan herhangi bir sistem örnek verilebilir. Tam olarak izole sistem pratikte çok karşılaşılan bir durum değildir. Basit olarak ısı alışverişi çok az olan çay termosları verilebilir.

Sonuç olarak, açık sistemler ve kapalı sistemler teorik ve pratik hesaplamalarda kullanılan sistemlerdir. Günlük hayatımızda ve mühendislik hesaplamalarında olduğu gibi birçok alanda karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca detaylı sistemlerin anlaşılması için de bu sistemlerin bilinmesi gerekmektedir.
Share:

Viskozite Nedir? Viskozitenin Önemi Nedir?

Viskozite sıvıların akmaya karşı gösterdiği direnç olarak tanımlanır. Akışkanlık özelliğinin tam tersidir diyebiliriz. Örneğin bir şerbetin veya pekmezin viskozitesi yüksektir. Suyun viskozitesi ise düşüktür. Çünkü su pekmeze göre daha akışkandır. Viskozite ilk bakışta önemli bir nitelik olarak görülmeyebilir. Fakat viskozite özellikle akışkanlar ile uğraşılan bir çok alanda büyük önem taşımaktadır. Hidrolik akışkanlar, soğutucu akışkanlar ve sürtünmeyi engelleyen motor yağları bunlardan bazılarıdır.




Bir bardak suyu bir kaba boşalttığımızı düşünelim. Suyu dökmeye başladığımızda herhangi bir uzama olmadan direk dökülecektir. Bir miktar balı dökmeye çalıştığımızda ise bal hemen hareket etmeyecek, belirli bir süre sonra yavaş yavaş dökülecektir. Bu durumun sebebi balın viskozitesinin yüksek olmasıdır. Suyun viskozitesinin ise düşük olmasıdır. Bunun gibi pek çok örnek verilebilmektedir.



Viskozitenin Önemi


Hidrolik sistemlerde hidrolik akışkanın viskozitesi basınç iletimine uygun olmalıdır. Bu yüzden optimum viskozite değeri seçilmelidir. Hidrolik akışkanın viskozitesi ne çok düşük ne de çok yüksek olmalıdır. Eğer viskozite düşük olursa hidrolik sistemde kaçakların meydana gelme riski artar. Eğer viskozite yüksek olursa çok yoğun bir akışkan olacağından dolayı güç iletiminde aksamalara ve yeterli tepki süresinin alınamamasına neden olur.




Vidalı kompresör, vites kutusu ve motor silindirleri gibi birbiri ile sürtünme durumunda olan sistemlerde de viskozite önemli bir etkendir. Bu sistemlerde kullanılan akışkanın viskozitesi düşük olmamalıdır. Çünkü sürtünme halinde olan parçalar arasında yağ filmi teşekkül etmesi gerekir. Yağ filmi sürtünme durumundaki parçalar arsasında tabaka oluşturur ve sürtünmelerini engeller veya çok aza indirir.



Viskozitenin birimi Pa.s 'dir (Pascal.saniye). Viskozite sıcaklık ve basınçla değişir. Akışkanın sıcaklığı arttıkça akışkanın viskozitesi azalmaktadır. Eğer akışkanın basıncı artarsa akışkanın viskozitesi artmaktadır. Bu yüzden tasarlanan sistemlerde sıcaklık ve basınç özelliklerine bakılması gerekmektedir. Çünkü yüksek sıcaklıklara çıkan dişli kutuları veya hidrolik sistemlerde sıkışmayla meydana gelen ısı artışları viskoziteyi etkilemekte ve dikkate alınmayan sıcaklık ve basınç durumları tasarım hatalarına yol açabilmektedir.


Reynolds sayısı ve akışkan türlerini belirlerken de viskoziteden yararlanılır. Viskozitenin artması Reynolds sayısını azaltır. Viskozitenin azalması ise Reynolds sayısını arttırır. Reynolds sayısı da akışkanın türünü belirlemek için kullanılır. Daha fala bilgi için ilgili yazımıza bakabilirsiniz.


Share:

Soğutma Kulesi Nedir? Nasıl Çalışır?

Soğutma Kulesi Nedir?


Soğutma kulesi belirli proses ve döngüler ile ısınmış olan suyun, maksimum süre ve maksimum temas yüzeyi sağlanacak şekilde tasarlanan dolgulara püskürtülmesiyle soğutulmasını sağlayan yapılara denir. Soğutma ihtiyacı olan iklimlendirme uygulamalarında, enerji santrallerinde ve soğutma ihtiyacı olan işletmeler gibi bir çok alanda kullanılmaktadır. Özelleştirilmiş ısı değiştiricileri olarak da adlandırılmaktadır.



Soğutma kuleleri, yapılacak soğutma ihtiyaçlarına göre çeşitli şekillerde tasarlanırlar ve kurulurlar. Açık tip soğutma kuleleri, kapalı tip soğutma kuleleri, doğal veya zorlanmış taşınımlı soğutma kuleleri gibi birçok tip bulunmaktadır. Kullanılacak soğutma kulesinde stabilite, soğutma kalitesi, soğutma miktarı ve soğutma süresi gibi kriterlere bakılarak mümkün olan en iyi soğutma kulesi tasarımı yapılır.



Soğutma Kulesi Nasıl Çalışır?


Soğutma kulelerinde soğutulacak su pompa yardımıyla soğutma kulesinin üst kısmındaki borulara gönderilir. Gönderilen su borularda bulunan püskürtme kısımları yardımıyla dolgu yüzeylerine püskürtülür. Püskürtme yüzeyleri olabildiğince su ile temasta kalmak ve maksimum ısı transferini sağlayacak şekilde tasarlanırlar. Soğutma kulesinin alt kısmında hava doğal veya fan yardımıyla soğutma kulesinden geçirilir. Geçirilen hava su ile temasa geçer ve suyun soğutulması sağlanır. Soğutulan su kulenin dibindeki haznede birikir ve yine pompa yardımıyla istenilen bölüme yönlendirilir.




Soğutma kulelerinde soğutma esnasında bir miktar su buharlaşır. Fakat buharlaşan su miktarı büyük kayıplara yol açmaz. Buharlaşan su %5-%10 civarındadır. Ayrıca bu yöntem ile soğutmanın doğaya zararı soğutma suyu vb. kullanılan uygulamalardan daha azdır. Çünkü soğutma suyu ile yapılan soğutmalarda, soğutmayı sağlayan atık su nehir ve akarsulardaki suyun sıcaklığını arttırmakta ve  canlı popülasyonunu olumsuz yönde etkilemektedir.


Sonuç olarak, soğutma kuleleri halihazırda kullanılan en önemli ve verimli soğutma yöntemlerinden biridir. Birçok işletmelerde, enerji santrallerinde kullanılmaktadır. İhtiyaca göre değişik tiplerde tasarımları ve kurulumları yapılmaktadır. Doğaya diğer soğutma sistemlerine göre çevreye daha az zararı vardır.

Share:

Reynolds Sayısı ve Akış Türleri

Reynolds sayısı, belirli bir boru veya geometriden geçen akışkanın akış türünü belirleyen sayıdır. Osborne Reynolds tarafından bulunmuştur. Bu akış türleri laminer ve türbülanslı akıştır. Osborne Reynolds hazırlamış olduğu deney sistemi ile bir borudan geçen sıvının akış türünü tespit etmiş ve tekrarlayan deneyler neticesinde, kendi adı verilen Reynolds sayısı ile bu deney sonuçlarını genelleştirmiştir.

Deney basitçe şöyle hazırlanmıştır. Akışkanın geçtiği, akışkan hızının ayarlanabildiği bir boru ve  borudan akan akışkana mürekkep enjekte eden bir sistemden oluşur. Deney yapılırken mürekkebin davranışı gözlemlenmiştir ve akış türü hakkında yorum yapılmıştır. Eğer mürekkep ince bir çizgi şeklinde gözlemleniyorsa ve mürekkepte dağılma olmuyorsa akışkan türünün laminer akış olduğu söylenebilir. Eğer mürekkep dağılıyorsa, bu durum türbülanslı akış olarak adlandırılır.


Laminer akış, akışkanın çalkantılı olmayan daha düzenli şekilde aktığı akış türüdür. Türbülanslı akış ise çalkantılı ve akış çizgilerinin gelişigüzel olduğu akış türüdür. Akış türlerine bakıldığında tam olarak tespit edilemeyen laminer akıştan türbülanslı akışa geçişteki bölge de vardır. Bu bölgede akışkan türü için ne laminer ne de türbülanslıdır denemez. Bu bölgeye geçiş evresi denir. Reynolds sayısı aşağıdaki denklem ile tespit edilir.



Bu denklemde;

ρ =yoğunluk ( kg/m3)
V= akışkanın hızı (m/s2)
D= akışkanın geçtiği borunun çapı (m)
μ= akışkanın dinamik viskozitesi (Pa.s)
v= akışkanın kinematik viskozitesi (m2/s)

Bu denklemden elde edilen Reynolds sayısı ile akış türü hakkında yorum yapılır.

Re < 2300                         Laminar akış tipi
2300 <  Re < 4000            Geçiş rejimi
Re > 4000                         Türbülanslı akış tipi



Denklemden görülebileceği gibi Reynolds sayısı ve akış türleri yoğunluğa, akışkanın hızına , akışın gerçekleştiği borunun uzunluğuna ve akışkanın viskozitesine bağlıdır. akışkanın yoğunluğu, borunun uzunluğu ve akışkanın hızı arttıkça Reynolds sayısı da artar. Viskozitenin artmasıyla Reynolds sayısı azalır. Yani yüksek yoğunluk ve viskoziteli akışkanlarda laminer akış rejimine daha fazla rastlanır. Çünkü viskoz ve yoğunluğu yüksek akışkanların hızları daha düşüktür. Daha akışkan ve hızı yüksek akışkanlarda ise türbülanslı akış rejimi gözlemlenir. Viskozite hakkında daha fazla bilgiye ilgili yazımızdan ulaşabilirsiniz.

>> Viskozite Nedir? Viskozitenin Önemi Nedir?


Laminer ve türbülanslı akışa birçok örnek verilebilir. En çok verilen örneklerden biri dumanın akış durumudur. Yanan bir maddeden çıkan duman veya sigara dumanı ilk olarak daha düzenli ve ince bir şekilde çıkar. Bu durum laminer akış türüne örnek verilebilir. Daha sonra ise hava akımıyla dağılır ve türbülanslı akışa geçer. Aynı şekilde suyun baraj kapağından çıkmadan önce ve çıktıktan sonraki durumu da örnek verilebilir. Her ne kadar tam düzenli olmasa da baraj kapağından geçmeden önce su laminer akış rejimindedir. Kapağın açılması ile meydana gelen hız artışı ve basınçla akış, türbülanslı akış rejimine geçer.

Share:

Forklift Nedir? Forklift Çeşitleri Nelerdir?

Forklift, insanların kaldıramayacağı veya kaldırmakta zorlanacağı eşyaların kaldırılmasını ve düzenlenmesini sağlayan bir iş makinesidir. Genellikle paletler yardımıyla yüklerin kaldırılması sağlanır. Ön tarafında bulunan çatal kısmı ile yükün altına girilir ve kaldırma işlemi yapılır.

Forklift sanayi, depo, şantiye gibi ağır yüklerin kaldırılması gereken veya istif yapılması istenen birçok sektörde ve fabrikada kullanılmaktadır. Forklift kullanılacak zeminin engebesiz olması gerekmektedir. Çünkü engebeli arazi kaldırılan yükte ve forkliftte dengesizliklere neden olmakta ve iş kazalarına neden olabilmektedir



Forklift Çeşitleri


Kullanılan yakıta göre dizel, LPG ve elektrikli olarak üretilmektedir. Dizel forkliftler, kullanım olarak en yaygın forkliftlerdendir. Yakıt ikmalinin hızlıca gerçekleştirilir ve zaman kaybına neden olmaz. Elektrikli forkliftler ise kapalı alanlarda ve LPG’nin risk oluşturduğu fabrikalarda kullanılır. Bu forkliftler herhangi bir salınım yapmadığı için kapalı alanlardaki havayı kirletmez. Bunun yanısıra forkliftler kullanım amacına ve ihtiyacına göre farklı tiplerde üretilmektedir. Forklift çeşitleri yakıtına ve tiplerine göre incelenecektir. 



Yakıt Tipine Göre Forkliftler



Dizel forkliftler


Yakıt olarak motorin kullanılan forkliflerdir. Kullanımı çok yaygındır. Fabrika dışı veya açık alan kullanımı için idealdir. Islak ve çamurlu zeminlerden etkilenmezler. Yakıt ikmali süresi kısadır. Yakıt bitmeye başladığında kolayca yeniden doldurulabilir. Yüksek hız, stabilite, düşük torkta çalışma gibi dizelden gelen avantajları vardır. Dizel forkliftler daha güçlü makinelerdir ve ürün maliyetleri daha düşüktür. Yüksek kaldırma kapasitesi ve geniş kullanım yelpazesi sunar. Diğer tiplere göre daha ucuzdur. Bu yüzden ilk maliyet açısından tercih sebebidir. Dizel forkliftler diğer forklift tiplerine göre daha az bakım gerektirir ve bakım aralıkları daha seyrektir. 







Dizel forkliftlerin dezavantajlarına baktığımızda ise çoğunlukla fosil yakıt kullanımından dolayı çevreye ve doğaya verdiği zararlardan gelmektedir. Fosil yakıt kullanımından dolayı Co2 salınımı yapmaktadır ve gürültülü çalışmaktadır. Bu yüzden kapalı alanda uzun süre kullanılmaması gerekir. Büyük ebatlarından dolayı kullanılan mekanda daha fazla hareket alanı gerekebilir. Elektrikli modellere göre yakıt daha pahalıdır. Yanıcı yakıttan dolayı bazı kullanım alanlarında kullanımı tehlikeli olabilir.




Elektrikli forkliftler


Elektrikli forkliftler enerji kaynağı olarak elektriği kullanan forklift çeşididir. Fosil yakıt kullanmadığı için Co2 salınımı yapmaz. Çevreye zararlı değildir. Kapalı alanlarda kullanımı uygundur. Elektrik kullandığı için fabrika alanında yakıt istasyonuna ihtiyaç yoktur. Fosil yakıtlara göre yakıt tasarrufu sağlar. Sessiz çalışma olanağı sağlar. Motoru için herhangi bir soğutma sistemi kullanmasına gerek yoktur. Karşı ağırlık olarak elektrik bataryası kullanılır. Bu yüzden ek bir ağırlığa ihtiyacı yoktur.

Elektrikli forkliftlerin bazı dezavantajları vardır. Batarya dolum istasyonları kurulması gerekebilir. İlk üretim maliyeti yüksektir. Ağır bataryası nedeniyle batarya değişimi için kaldırma araçlarına ihtiyaç doğabilir. Kapasitesi sınırlıdır. Bu yüzden yüksek kaldırma yükü istenen durumlar için kullanımı uygun değildir. 




LPG'li forkliftler


LPG’li forkliftler yakıt olarak propan gazını kullanan forklift çeşididir. İlk alım maliyetleri düşüktür. Bazı çeşitlerinde elektrikli forkliftlerden daha kapasiteli çalışabilmektedir. Yönetmelikleri sağlamak koşuluyla kapalı alanlarda çalışmaya uygundur. Çevreye zararı dizel forkliftlere oranla daha azdır.

LPG’li forkliftlerin de bazı dezavantajları vardır. Karşı yük bölgesinde bulunan propan tankı geri görüşü olumsuz etkiler. Yakıt sisteminde kaçak olma ihtimali vardır. Bu yüzden operatör bu konuda eğitimli olmalıdır. Soğuk havalarda çalıştırılması ve yüksek performans alınmasında sorunlar çıkabilir. Uzak lokasyonlarda propan gazına erişim sıkıntısı yaşanabilir.





Tasarımına Göre Forkliftler



Karşı dengelemeli forkliftler


En yaygın kullanılan forklift tipidir. Forklift denince insanların akıllarına gelen ilk modeldir. Bu tip forkliftlerde çatal, makinenin önünden çıkıntı yapar ve herhangi bir kol veya ek ekipman kullanmaya ihtiyaç duymaz. Yük tam konumuna çıkartılır ve kolayca istifleme sağlanır. Karşı dengeleme makineleri elektrikli, gazlı veya dizel olarak temin edilebilir.

Bu tipteki forkliftlerde kaldırılan ağırlığı dengelemek amacı ile forkliftin arka tarafında dengeleme ağırlığı bulundurur. Bu ağırlık genelde forklift ağırlığının yarısı kadardır. Elektrikli modellerde kullanılan bataryaların ağır olması, ayrıca kullanılması gereken ağırlığı azaltır veya batarya direk olarak dengeleme ağırlığı olarak kullanılır.



Üç tekerlekli forkliftler


Üç tekerlekli denge ağırlıklı forkliftler, düzenli dengeleme makineleri ile aynı önceliğe sahiptir, ancak makinenin arkasında tek bir tahrik tekerleği vardır. Bu sayede maksimum manevra kabiliyeti sağlar. Üç tekerlekli forkliftler, mükemmel manevra kabiliyeti sayesinde alanın dar olduğu ve manevra kabiliyetinin kısıtlı olduğu mekanlar için kullanılmaktadır. İç kısım ve dış kısım kullanımlarına uygundur. Manevra kabiliyeti sayesinde yüksek verimli olarak kullanılırlar.



Erişim forkliftleri


Erişim forkliftleri ağırlıklı olarak depo işletmeleri için tasarlanmıştır. İyi bir manevra kabiliyeti ile maksimum kaldırma yüksekliği sunar. Bir istif aracı içindeki dengeleyici bacaklar ve bataryalar sayesinde forklift yapısı içinde herhangi bir dengeleme ağırlığına ihtiyaç duymazlar.

Bazı ulaşım araç üreticileri, operatör için daha konforlu bir görüş konumu sağlamak için forkliftlerini eğilebilir bir kabin mekanizması ile tasarlarlar. Daha fazla görünürlük için erişim forkliftleri, navigasyona yardımcı olması için kabin içinde bir LCD ekrana sinyal gönderen çatal taşıyıcı üzerindeki kameralar ile donatılabilir. Bu sistemler kablolu veya kablosuz olabilir ancak deneyimlere göre kablolu sistemler, geniş bant yönlendiriciler gibi dış kaynaklardan gelen girişime duyarlı olmadıklarından daha güvenilirdir.

İç mekanlarda kullanım için mükemmeldir, fakat dışarıda çalışmak için ideal değildir. Taşıyıcının altındaki düzgün olmayan çalışma yüzeylerindeki boşluklar sorunlara neden olabilir ve dalgalı çalışma yüzeylerinden dolayı düzenli olarak sallanırsa, elektrikli güç sistemlerinde sorunlara yol açabilir. 




Transpaletler


Transpaletler, genellikle 3,5 tona kadar olan yükleri kaldırmak amacıyla tasarlanmış olup paletli yükleri kaldıran araçlardır. İş yerlerinde ve fabrikalarda temizleme veya transfer esnasında yükleri kaldırmak veya yerini değiştirmek için kullanılır. Sistem güç uygulanarak harekete geçirilir ve yüklerin kaldırılmaları sağlanır.






Share: